|
|
|
|
Harem
üzerine (1)
Harem sadece Şark Müslümanlarına
has bir kurum değildir. Evrenseldir. Ama Osmanlı sarayındaki
harem bu kurumun bilinen son örneğidir
Fax: (0312) 427 20
64
Harem, Arapça "yasak" anlamındadır. Mahrem bundan türer;
çoğumuzun avami bir yanlış olarak düşündüğümüz "selamlık"
karşıtı "haremlik" sözü de bu anlamda doğrudur; hatta Yemen
gibi ülkelerde de kullanılmaktadır. Topkapı Sarayı'nın en
çok duyulan, konuşulan, en çok ama en yanlış bilinen yeridir.
Sarayın ve bütün devlet protokolünün en başta gelen bölümüdür
çünkü padişahın evidir ve padişah evinin başında da valide
sultan yer alır. Sarayın haremi iki yazımızın konusunu teşkil
edecek. Çok kişinin sandığının aksine, harem Şark
Müslümanlarına has bir kurum değildir. Üniversaldir. Yani
zamanlara ve mekanlara yayılmıştır. Harem gibi uygulamaların
görülmediği milletlerin ve hükümdarların da kadına daha
saygılı oldukları söylenemez. Versailles Sarayı'ndaki XIV.
Louis, çağdaşı II. Mustafa ve III. Ahmed'i kıskandıracak kadar
bol hatunlu, bol masraflı bir hayata
sahipti.
Osmanlı padişahları evlenmek için komşu
hükümdarların kızlarını tercih ederdi Eski Çin'de,
Hint'te, İran'da ve Bizans'ta, hatta Floransa senyörlerinin
saraylarında harem ağası da cariye de vardır. Osmanlı bu
kurumun en son bilinen örneğidir. Bugün belki bazı petrol
zenginlerinin saraylarında kadın kalabalığı olabilir; ama bu
gelenekle ilgisi olmayan bir bidattır, yani sapmadır.
15'inci yüzyıl sonuna kadar Osmanlı padişahları çok eşli
evlilik yapsalar da komşu hükümdarların kızları tercih
edilirdi. Orhan Gazi Kantakusinos'un kızı Prenses Karlofene,
I. Murad ise İmparator Emanuel'in kızı ile evlendi. Yıldırım
Bayezid Han ise Kütahya Germiyan hükümdarı Süleyman Şah'ın
kızı, sonra bir Bizans prensesi ve sonra Sırp despotunun
kızlarından biri ve nihayet Aydınoğlu İsa Bey'in kızı Hafsa
Hatun ile evlendi. II. Bayezid Han'ın annesi Dulkadiroğlu
hanedanından Sitti Hatun'dur. Son yıllarda seceresi
tartışılmakla birlikte, hanedandaki en son mavi kanlı prenses;
Yavuz Sultan Selim Han'ın eşi ve Kanuni Sultan Süleyman Han'ın
validesi, Kırım Hanı Mengli Giray Han'ın kızı Hafsa
Hatun'dur. Osmanlı hanedanı büyük annesi Ukrayna asıllı
Hürrem Sultan, çocukları tahta çıkmadan vefat ettiği halde
Kanuni Sultan Süleyman tarafından sultan unvanı verilen,
Avrupalıların Roksolana dediği Ukraynalı zeki ve güzel bir
kızdı. Diğer büyükanne de gene Ukraynalı olan Hatice Terhan
Sultan'dır. I. İbrahim'in eşidir. IV. Mehmed'in annesidir.
Anlaşılan hanedanımız Türk-Ukrayna
karmasıdır.
Güzelliği ve zekasıyla öne çıkanlar
valide sultanlığa kadar yükselebilirdi Saraya gelen
cariyeler, ya Kırım Hanlığı atlılarının Ukrayna ve Polonya
ovalarından toplayıp getirdiği esireler ya da Azak ve Kefe
sancak beyi gibi görevlerin satın alıp hediye ettikleri veya
Akdeniz'deki Cezayir korsanlarının ele geçirdikleri
güzellerdir. Venedik soylusu Bafo ailesinin kızı Safiye Sultan
da bunlardandır. Bunlardan başka Kafkasya veya Akdeniz
adalarındaki, Balkan dağlarındaki fakir fukaranın canları
kurtulsun diye saraya gönderdiği veya esirciye verdiği genç
kızlar hareme gelirdi. 19'uncu yüzyılda durum çok değişti.
Daha çok hanedana ve halifeye bağlılık duygusu ile Çerkez veya
Dağıstan aileleri, hem de soylu kesimi, hanedana gelin
verircesine kızlarını saraya gönderirlerdi. Örnek vermek
gerekirse II. Abdülhamid Han'ın dördüncü kadını ve Ayşe
Sultan'ın annesi Müşfika Kadınefendi, Abhaz beylerinden Ağır
Mustafa Han'ın kızıydı. Her topluluk gibi haremde de
eşitsizlik vardı. Bu doğaldır. Güzelliği ve zekasıyla temayüz
edenler padişah gözdesi, ikbal ve giderek şehzade veya sultan
annesi haseki olur, hatta günün birinde valide sultanlığa
ulaşırdı. Hiç belli olmaz, kocası padişah ölüp de eski saraya
gönderilmiş bir hasekinin, günün birinde oğlu padişah olunca
Bayezid'den Topkapı'ya her karakol menzilinde ihtiramla
selamlanıp sarayda padişah tarafından eli öpülerek valide
makamına ulaşması da mümkündü. Bu raddeye çıkamayanlar
dışarıdan evlilik yapar yani çirağ edilirlerdi. Asıl olan da
buydu. Sarayın enderundaki gençlerinin biruna çıkması yani
idarede görevlendirilmeleri gibi harem halkı da kimi zaman
padişahın gözdesi dahi olsa saraylılarla veya diğer
görevlilerle evlendirilirlerdi. Haremin kapısındaki "Hayırlı
kapılar açan Allahım bize de hayırlı kapılar aç" ibaresi bunu
gösterir.
Harem kadınları Osmanlı kültürünü, dil ve
musikisini kapardı Enderun ve harem birlikte yönetici
bir sınıf yaratan iki kurum, iki topluluktu. Talihi o kadar
yaver gitmeyenler sarayda kalır, zeka ve sadakati ölçüsünde
harem kethüdalıklarına, hazinedar usta gibi bir memuriyete
kadar yükselebilirlerdi. Nihayet bunu da yapamayanların basit
hizmetçilikte kaldıkları da bir gerçekti. Geçmiş asırların
korkunç hastalığı verem de haremdeki güzelleri tehdit eden
belalardandı. Bununla beraber karamsar manzaraların yanında
ilginç görünümler de vardır. Harem halkına yılda üç kat elbise
verilir, makul bir yevmiye de buna ilavedir. Sarayın
yemekleri malum, bundan başka Osmanlı sarayı okuma yazma
oranının hayli yüksek olduğu bir yerdir. Hatta bazı
cariyelerin, hizmetinde bulundukları şehzadeler kadar düzgün
imlası vardı. Hürrem Sultan gibi şiir yazacak dil ve edebiyat
öğrenimini başarıyla tamamlayanları unutmayalım. Harem
kadınları Osmanlı kültürünü, dil ve musikisini kapardı.
Evlenip dışarıya çıkanlar halkın arasında saraylı hanım olarak
bu kültürü etrafa yayardı. n
|
| |
|